MİNE SANAT: Öncelikle Contemporary İstanbul’da yer alacak seramik çalışmalarınızın kurgusundan bahsedebiliriz. Yeni çalışmalar göreceğiz sanırım.
BERİL ANILANMERT: Evet işler yeni. Ama tema daha evvel kullandığım bir kavramı içeriyor yepyeni bir tema değil. Daha önce beş tema üzerinden gerçekleştirdiğim çalışmalarımı sergiledim. Bunların içinden Akbank Sanat’ta açtığım sergide kullandığım tema yine burada da devam ediyor. Hiçbir zaman için benim işlerini yaptığım temalar bitmiyor. Orada açtığım sergide “kutsal kurban” teması vardı. Kurban burada başka bir kavram içinde yer alıyor. Özellikle her inancın içinde yer alan bir kavram; ama burada kurban yalnız nesne almamak gerekir belki de. Doğanın da bir kurban olmasının yanı sıra; en değerli varlığın başka bir varlık için yok edilmesi olarak da kurban kavramı üzerinde düşünülebilir. Bunun da bir alış-veriş biçimi olarak almamız lazım belki de: Bir şey alıyorsunuz ki karşılığın da bir şey istiyorsunuz.
Burada zamanla gelişen, değişen ve günümüzde farklı çağrışımlara ve okumalara sebep olabilecek bir kültür parçasından söz etmemiz mümkün müdür?.
İnsanların en ilkel inançtan tek tanrılı dine kadar her türlü inancında var olan bir kavram. Çünkü insanoğlunun belli bir talebi var. O talebin karşılanması için bir başka şeyin verilmesi durumu var. Her şeyin bir kurban edilmesi söz konusudur. Dolayısıyla bu konuya soyut olarak da yaklaşabilirsiniz, gerçekçi ve günümüzde yaşanılanlarla da bu temaya yaklaşabilirsiniz. Onun için geniş ve her türlü konuyu içinde hapsedebilen bir konu.
Bu geniş konunun sunumu gerçekleştirmek için seçtiğiniz anlatım tarzında izlediğiniz belli bir yol olmalı.
Mümkün olduğu kadar soyut anlatmaya çalışıyorum. Çünkü çok kolaylıkla yanlış yorumlamalara yol açabilecek bir konu bu. Kod5205 serisine ait işlerimde insan ve hayvan figürleri kullandım. Bunlar doğrudan göndermeler yapan nesneler olabilir. Ama bu sefer daha soyut bir anlatımı tercih ettim. Ki bu sergide camı malzeme olarak kullandım.
Kod5205’te kullandığınız ready-made’lerden yeni çalışmalarınızda yararlanacak mısınız?
Evet, yararlanmayı düşünüyorum. Malzeme kullanımı sanatçının kendisini hür bir şekilde ifade edebilmesine olanak tanır. Burada hedef en iyi ifade şeklidir. İfademi ne tamamlıyorsa onu kullanmayı tercih ediyorum. Onlar da düşünceme çok güzel uyum sağlıyor. Zenginleştiriyor. Başka bir yere taşıyor ve boyut kazandırıyor.
Heykelsi seramikleriniz kimi zaman da soyut-dışavurumcu figürlere ve lekelere tanıklık ediyor. Seramik üzerinde kullandığınız bu çeşitlilik hakkında düşüncelerinizi alabilir miyim?
Seramik çok geniş bir alan aslında, bu malzeme ile hem iki boyut çalışırsınız hem üç boyut çalışırsınız; renkçi olabilirsiniz veya tamamen rengi reddedebilirsiniz. Dediğiniz gibi bazı seramiklerimde resim yapma hakkına bu yüzden sahibim. Ve seramiği ben burada bir palet gibi kullanırım. Karolarda veya diğer iki boyutlu çalışmalarıma o şekilde yaklaşıyorum. Biçim olarak derseniz evet heykele yaklaşan çalışmalarım da vardır. Ve bu ikisini seramik barındırabiliyor da. Aslında burada önemli olan teknolojinin ön plana çıkmamasıdır. Özünü ikinci plana atmaması gerekiyor. Çok geniş bir alanı var ama seramiğin en büyük sorunu plastik sanatlar alanında hala bir ön yargının taşınıyor olmasıdır. Bu ülkemizde moderniteden gelen bir önyargıdır. Örneğin Amerika’da Kaliforniya merkezli Funk hareketi sosyal içerikli eleştirel düşüncelerini ciddi, vurucu ve kaba olarak ifadesini seramik sanatı ile gerçekleştirmiştir. Funk sanatçıları seramiğin teknolojisi ile ilgili değillerdi; tamamen ifade aracı olarak kullanmışlardı ve bu seramikte çok yerini bulmuştur. Dikkat çekmek istediğim nokta, ülkemizde seramik sanatının yenilikçi ve kendini aşan yapısının göz ardı edilişi olmasıdır.
Yurt-dışında çalışmalar yaptınız, sergiler açtınız, bu yüzden kendi coğrafyanızı geniş açıdan ele alabileceğiz için şunu sormak istiyorum: Seramiğin Türk Çağdaş Sanat’ındaki konumu sizi memnun ediyor mu?
Dediğim gibi bir ön yargı var ve bunu bir türlü atlatamadık. Bunu eleştirmenler veya araştırmacılar yeterince incelemiş değiller. Seramik bir malzemedir. Ve bu malzemenin çeşitliliği vardır. Ve de arkasından ciddi bir teknolojisi vardır. Bu teknoloji bazen biçimi ve kavramı ezmektedir. Türkiye’de seramik eleştirisinin bu noktadan başlaması gerekir. Kaldı ki ülkemizde seramik eleştirmeninin ve koleksiyonerinin varlığından pek söz edemeyiz. Bunun dışında üç boyutlu çalışmalara uygun sergi mekânları çok azdır. Bu şartlar altında seramik sanatı kendini gösterme şansına pek sahip değil. Dolayısıyla seramiği hala icra edenlerin olması bir mucize sayılabilir. Bu insanlar az değildir. Seramik, kendi alanında birçok etkinlik yapmaktadır. Örneğin; Yakın zamanda Eskişehir’de, Ankara’da seramik sanatı ile ilgili uluslararası etkinlikler gerçekleştirildi. Fakat gazete veya dergilerde buna dair bir habere rastlamadım. Bunun sebebinin ise işte ön yargının varlığına bağlıyorum. Gereken değerin verilebilmesi için seramik dünyasından biri çıkması ve onun bu konuları değerlendirmesi gerekmektedir. Kısacası bilen birinin, haberinden, eleştirisine kadar bu olaya el atması gerektiğine inanıyorum. Eğer bunlar olmazsa ülkemizde seramiğin canlanması güçtür.
Seramik sanatında eğitimci rolünüz de var. Yukarıda bahsettiğiniz konuya seramik eğitiminin katkısını ve etkisini merak ediyorum.
1968’de asistan olarak eğitimci hayatıma başladım. Ve o tarihten beri seramikle ve eğitimiyle içli dışlıyım. Seramikteki gelişmeleri uluslararası çapta takip etmeye çalışıyorum. Çalışılması da gerekir. Bu takip sonucunda Türkiye’deki eleştirmen ve koleksiyoner eksikliğini hissedebilirsiniz. Ama artık bu beni aşan bir konudur. Benim amacım artık öğrenci kadrolarını iyi bir şekilde yetiştirmektir. Ancak eğitimin olduğu kadar seramik sanatçı adaylarının da karşılaşacağı büyük zorluklar var. Mezun olduktan sonra bu işi hemen devam ettirmesi herkese göre mümkün değildir. Burada atölye zorunluluğu söz konusu… Ve bir seramik atölyesi açmak da ucuz bir konu değildir. Malzemelerle birlikte atölyeyi düşünürsek karşımıza çok da ucuz olmayan bir zorunluluk çıkmış olur. Hatta bir seramik atölyesinin orta ölçekli bir heykel atölyesinden daha pahalı olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla okuldan mezun olur olmaz böyle bir yatırıma girilmesi biraz zordur. Bu zorluk, sanatçıların mesleğini bıraktıran bir olgudur aynı zamanda. Bunun yanında bu zamanlarda gençler hemen “tanınma” ve “ünlü olma” hevesi içinde. Ve buna karşın seramik, bunu hemen karşılayan bir sanat dalı değil. Seramik meşakkatli bir iştir. Hem maddi olarak sizden çok şey istiyor hem arkasından emek istiyor. Bugün, tüketim toplumunun, bugün yapıp ertesi gün şöhret olma istemine bu malzeme uygun değil. Seramik sanatı süreci uzun olan bir disiplindir. Bu sürece uzun soluklu insanlar girer ve bu konuda tutarlı işler çıkartabilir.