Ressam ve performans sanatçısı Deniz Aygün Benba “Kainat Güzeli” rolünde, güzelliğe iki tarihi olguyu parantez içine alarak yaklaşıyor. Bunlardan bir tanesi ilki 1926 yılında gerçekleştirilen daha sonra iptal edilen ve 1929’da Atatürk’ün isteği ile gerçekleştirilen ilk güzellik yarışmasının iki ana karakterini yani iki güzelini konu alıyor. Bu iki kız “Güzellik iftihar edilecek şeydir” sözünün idealist ve yapıcı yetisiyle sanatçının desenleriyle öyküleştirdiği bir yolculuğa çıkıyorlar. Yolculuk kelimesini vurgulamak gerekir çünkü Paris’e gitme kararıyla nihayete eren çalışmada düşünceler ön planda. Düşüncelerin içinde aile, mahalle, veya bir başka otoriter ahlaki faktörün verdiği tedirginlik hissedilse de kızların yine de kendi ereklerinin peşinden gitmeleri dikkat çekiyor. Süreç içinde var olmaya başlayan sorun aynı zamanda bağımsızlaşmaya başlayan güzelliğin kendisidir. İlk güzellik yarışmalarının ilk güzellleri aynı desen ve öykü içinde yer alarak dolaysız biçimde bir ülkenin coğrafyasında güzelliğin ve aynı zamanda güzelliğin probleminin doğumunu sergilemektedir.
“Kainat Güzeli”nin sözleri ikinci bir çalışma ile devam etmektedir: Baskı olarak sergilenen “Bikini Patlaması” adlı çalışmasında sanatçı, trajik sunumu yorumsuz bir şekilde gerçekleştirmektedir. Bu seri 1946’da ve 1954 – 1958 yılları arasında Amerika’nın Bikini Adası’na yaptığı atom bombası denemeleri sonucu canlı yaşamının sona erdiği ve ada halkının, boş ideallerle yerinden edildiği trajik olayı konu alıyor. Bu olayın içine giysi olarak bikininin çıkış ve patlama süreçleri de dahil edilerek bikini, trajik sürecin bir parçası haline getirilerek “patlama”nın yaratığı iki sonuç ironik de olsa gerçekleşmiş oluyor. Patlama ile halk kendi yurtlarının dışında yaşamaya terk edilir, yaşam son bulur diğer yandan bikini adı zamanının cüretkar giysisi olarak anılan giysiye verilir. Bunu adadan geriye kalan tek tüketilebilen ve yaşayan şey olarak da okuyabiliriz; birey olarak kadının özgürlüğünü gündeme gelmesi olarak da okuyabiliriz. Oluşturabileceği bilincin ereğini taşıyan sanatçı bu konuda sessiz kalmayı tercih ediyor. Çünkü o “Kainat Güzeli”nin idealin temsili gibi nesnel yönünü hem de duyarlılığını tedirgin bir ağırbaşlılık ile duyurabilecek bir mağruredir. Sanatçının sergi açılışında gerçekleştirdiği “Machbet! ya sev ya terk et” adlı performansında; “Kainat Güzeli”nin gururu, yaşanan trajik ve dramatik olaylardan sonra kaçınılmaz bir ruh haline bürünüyor. Shakespeare’in Machbet adlı oyunundan bir karakter olarak karşımıza çıkan “Kainat Güzeli” tahtın peşinde koşan Machbet’e yakarır. Çünkü Machbet ölürse kendisi de varlığını kaybedecektir. İktidar, para ve gücün verdiği hayal ile bunlar olmaksızın varlığının hiçliğe dönüşen hayalinin yarattığı travma “Kainat Güzeli” için kaçınılmazdır. Ancak sergide olup biten kaotik hal tatlıya bağlanır. Beklenmeyen bir anda çocukluğumuzda ebeveynlerimizden işittiğimiz masalsı tınılar bu kez “Kainat Güzeli” müdehalesiyle kelimeleriyle ironik; müziği ile tatlıya bağlama hissi uyandıran bir şarkı olarak performansın ve aynı zamanda dramatik sürecin sonunu müjdeler.
“Kainat Güzeli söyler, karanlıklar beni bekler
Şişede votka, saçımda toka naparım?
Fon dip fon dip yaparım
Şapşal Macbeth’i, rahmetli Macbeth’i anarım!”[1]
Deniz Aygün Benba’nın “Kainat Güzeli” isimli sergisi 30 Nisan’a kadar Mine Sanat Galerisi’nin Caddebostan mekanında…
Oğuz Alp Dedeoğlu